Uluslararası Hukuk Neye Bakar? Farklı Yaklaşımların Karşılaştırmalı Bir Analizi
Bazen bir konuyu ele alırken tek bir pencereden bakmak yerine farklı açılardan değerlendirmek daha anlamlı oluyor. Özellikle uluslararası hukuk gibi geniş ve karmaşık bir alan söz konusuysa, sadece teorik çerçevede kalmak yerine farklı insanların, farklı cinsiyetlerin ve farklı bakış açılarının konuya yaklaşımını incelemek bize bambaşka ufuklar açabilir. Ben de bu yazıda, uluslararası hukukun neye odaklandığını hem erkeklerin daha objektif ve veri odaklı bakış açısıyla hem de kadınların duygusal ve toplumsal etkiler merkezli perspektifiyle karşılaştırmak istiyorum.
Uluslararası Hukukun Temel Odağı
Uluslararası hukuk, devletler, uluslararası örgütler ve bireyler arasındaki ilişkileri düzenleyen kurallar bütünü olarak tanımlanır. En temel amacı, ülkeler arası ilişkilerde barışı, güvenliği ve iş birliğini korumaktır. Savaş suçları, insan hakları ihlalleri, deniz ve hava sahalarının düzenlenmesi gibi konular hep bu çerçevenin içindedir. Ancak bu noktada işin ilginç yanı, bu kuralları nasıl yorumladığımızın ve hangi yönüne odaklandığımızın kişisel, toplumsal ya da kültürel faktörlere göre değişmesidir.
Erkeklerin Objektif ve Veri Odaklı Yaklaşımı
Pek çok erkek araştırmacı ya da akademisyen, uluslararası hukuku daha çok rakamlar, istatistikler, somut olaylar ve yasa metinleri üzerinden inceler. Onlara göre önemli olan, kuralın nasıl yazıldığı, hangi uluslararası sözleşmelerle desteklendiği ve hangi yaptırımlarla güvence altına alındığıdır. Örneğin; Birleşmiş Milletler’in uluslararası barışa yönelik aldığı kararlar, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin verdiği hükümler veya devletler arasındaki ticari anlaşmaların hukuki geçerliliği bu bakış açısında merkezi rol oynar.
Bu yaklaşımın güçlü yanı, net ve ölçülebilir verilere dayanmasıdır. Zayıf yanı ise, bazen insan unsurunu gözden kaçırmasıdır. Örneğin, bir savaşın hukuken “yasadışı” olup olmadığı tartışılırken, o savaşın halk üzerindeki psikolojik ve toplumsal etkileri ikinci plana atılabilir.
Kadınların Duygusal ve Toplumsal Etkiler Odaklı Yaklaşımı
Kadınların bakış açısı ise genellikle uluslararası hukukun insan hayatına ve toplumlara nasıl dokunduğunu öne çıkarır. Onlar için “bir yasa var mı?” sorusu kadar, “bu yasa toplumları nasıl etkiliyor?” sorusu da önemlidir. Mültecilerin yaşadığı dram, savaşların siviller üzerindeki yıkıcı etkileri, çevre felaketlerinin uluslararası hukukta yeterince korunup korunmadığı gibi konular kadın odaklı perspektifte daha fazla öne çıkar.
Bu yaklaşım, hukukun insanla bağını güçlendirir ve hukukun sadece yazılı metinlerden ibaret olmadığını, aslında bir vicdan ve toplumsal sorumluluk meselesi olduğunu vurgular. Eksik yanı ise, bazen hukukun teknik boyutlarını ikinci plana atabilmesidir.
İki Yaklaşımın Kesiştiği Nokta
Aslında bu iki yaklaşımı birbirinin zıttı gibi görmek yerine tamamlayıcı unsurlar olarak ele almak daha faydalı olur. Uluslararası hukukun hem objektif verilere hem de insani değerlere ihtiyacı vardır. Bir yasa metni sağlam temellere oturmalı ama aynı zamanda insan hayatına dokunabilmelidir. Örneğin, iklim değişikliğiyle mücadelede sadece çevresel veriler değil, toplumların yaşayacağı sosyal adaletsizlikler de dikkate alınmalıdır.
Tartışma Alanı: Sizce Hangisi Daha Ağır Basmalı?
Burada önemli bir soru ortaya çıkıyor: Uluslararası hukuk daha çok objektif kurallara mı dayanmalı, yoksa toplumların duygusal ve sosyal ihtiyaçlarına mı cevap vermeli? Birleşmiş Milletler kararlarının çoğu teknik ve politik dille yazılıyor ama bu kararların günlük yaşamda mülteci kamplarında, savaş bölgelerinde veya çevre felaketlerinde nasıl karşılık bulduğunu çoğu zaman biz tartışıyoruz.
Peki sizce, uluslararası hukuk gelecekte daha insancıl ve toplumsal etkiler odaklı bir yönde mi gelişmeli, yoksa mevcut kurumsal ve teknik yapısını mı güçlendirmeli?
Sonuç
Uluslararası hukuk neye bakar sorusu, aslında kimin baktığına göre farklı yanıtlar içeriyor. Erkeklerin veri odaklı yaklaşımı ile kadınların insani odaklı yaklaşımı arasında köprü kurmak, geleceğin daha adil ve dengeli bir uluslararası hukuk düzeni için en doğru yol olabilir. Çünkü sonuçta hukuk, hem rakamlara hem de insanlara dokunduğunda anlam kazanır.