Erkek Gibi Hissetmek Ne Demek? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Perspektifinden Bir İnceleme
Toplumun belirli kalıplarına uymayan, hatta bu kalıpları sorgulayan bir insan olarak, bazen sokakta, toplu taşımada ya da işyerinde gözlemlediğim manzaralar, hep bir soru bırakır kafamda: “Erkek gibi hissetmek ne demek?” Erkeklik, toplumsal olarak büyük bir yük taşıyor ve bu yük, farklı kimlikler ve deneyimler arasında çeşitleniyor. Erkek olmanın tanımı, toplumdan topluma, bireyden bireye değişse de bu yazıda, bu soruyu toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet perspektifinden incelemeyi amaçlıyorum. Kendi deneyimlerimden ve gözlemlerimden yola çıkarak, “erkek gibi hissetmek” kavramının ne anlama geldiğini sorgulayacağım.
Toplumsal Cinsiyet ve Erkeklik Kriterleri
Günümüzde erkek olmak, çoğunlukla belirli normlarla şekillenen bir kimlik halini almış durumda. “Erkek gibi hissetmek” denildiğinde, akla gelen ilk özellikler genellikle gücün, özgürlüğün ve liderliğin ön planda olduğu bir tabloyu işaret eder. Bu toplumsal cinsiyet normları, erkeklerin güç gösterileri yapmalarını, duygusal zayıflıklarını gizlemelerini ve fiziksel ya da zihinsel güçlerini sürekli sergilemelerini bekler. Ancak bu kalıplar, erkekliği yalnızca bir kutuya sığdıran ve birçok farklı kimliği dışlayan bir bakış açısını yansıtır.
Sokakta yürürken ya da toplu taşımada gördüğüm bazı sahneler, bu baskıları ne kadar güçlü bir şekilde hissettirdiğini gösteriyor. Örneğin, metrobüste kadınlar ve erkekler arasındaki görünür güç dengesizlikleri; kadınların çoğu zaman yer vermek zorunda kalması, ya da erkeklerin daha fazla alan kaplaması gibi durumlar, toplumsal cinsiyet normlarının ne kadar yerleşik olduğunu gösteriyor. Erkeklerin bu tür davranışlara nasıl tepki verdiğini gözlemlemek de, aslında bu “erkek gibi hissetmek” olgusunun, kimin nasıl davrandığına dayalı bir sosyal baskı olduğunu gözler önüne seriyor.
Erkek Gibi Hissetmek ve Duygusal Zayıflık
Toplumsal cinsiyet normları, erkeklerin duygusal zayıflıklarını göstermelerine pek müsaade etmez. Bir erkeğin ağlaması, korkması ya da stres altında olduğunu belirtmesi toplum tarafından genellikle zayıflık olarak görülür. Erkek gibi hissetmek, çoğu zaman bu tür duygusal ifadelerden kaçınmayı gerektirir. Yalnızca “güçlü”, “dayanıklı” ve “lider” olmak, erkekliğin tanımının bir parçasıdır.
Benim işyerimde, örneğin, bir arkadaşım zor bir dönemden geçerken, duygusal destek arayışında bulunduğunda, hemen çevresindekilerden gelen “Sen erkek adamsın, böyle şeyler seni etkilememeli” tarzında yorumlar duydu. Bu, toplumsal olarak ne kadar derinleşmiş bir cinsiyet baskısının olduğunun bir örneği. Erkek gibi hissetmek, zayıflık göstermemekle eşdeğer hale gelmiş. Ancak erkeklerin bu duygusal baskılara karşı kendilerini ifade edememeleri, duygusal yoksunluklarına yol açıyor ve bu da psikolojik ve fizyolojik sağlık sorunlarına neden olabiliyor.
Çeşitlilik ve Erkeklik
Fakat erkek gibi hissetmek, her erkek için aynı şey anlamına gelmiyor. Bir erkeğin yaşadığı kültürel ve toplumsal bağlam, onun bu normlarla nasıl ilişki kurduğunu derinden etkiliyor. Toplumda, erkeklik sadece heteroseksüel, beyaz ve cis erkek kimliğiyle sınırlı değil. İstanbul gibi büyük bir şehirde, farklı sosyal sınıflardan ve etnik kökenlerden gelen insanlar arasında bu normlar çok daha farklı biçimlerde şekilleniyor.
Sivil toplum kuruluşlarında çalışırken, farklı yaşlardan, cinsiyet kimliklerinden ve toplumsal sınıflardan gelen bireylerle tanışıyorum. Erkeklik, bu insanlarda o kadar farklı şekillerde tecrübe ediliyor ki; bazen bir erkeğin “erkek gibi hissetmek” için ne gibi çabalar harcadığını, bazen de bu kalıplara uymadan kendini nasıl var ettiğini görmek beni hem şaşırtıyor hem de düşündürüyor.
Örneğin, bir arkadaşım, işyerinde kadınlarla aynı pozisyonda olmasına rağmen, toplumsal normlar gereği hep daha sert, daha baskın olmaya çalışıyor. Bir diğeri ise, gay bir erkek olarak, toplumsal normlardan bağımsız bir şekilde kendi kimliğini bulmaya çalışıyor ve bu, “erkek gibi hissetmek” kavramını daha geniş bir perspektiften sorguluyor.
Erkek Gibi Hissetmek ve Sosyal Adalet
Sosyal adalet bağlamında, erkeklik normlarının sorgulanması çok önemli bir yer tutuyor. Erkekler üzerinde uygulanan bu baskılar, sadece kadınları değil, aynı zamanda erkekleri de mağdur ediyor. Erkeklerin duygusal olarak sıkışmış hissetmeleri, toplumun onlardan beklediği sürekli güçlü duruşu sergileyememeleri, onları da psikolojik olarak etkiliyor. Örneğin, ev içi şiddet mağduru olan erkekler, toplumda erkek olmalarının getirdiği bazı kalıplar nedeniyle yardım almaktan çekiniyorlar. Bu, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile mücadele etmenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösteriyor.
Birçok erkeğin “erkek gibi hissetmek” için toplumsal normlarla uyum içinde olması gerektiği dayatması, aslında sosyal adaletin önündeki büyük engellerden biridir. Erkeklerin farklı şekillerde kimliklerini yaşayabilecekleri bir toplum, daha adil ve eşitlikçi bir toplum olacaktır.
Sonuç: Erkek Gibi Hissetmek Nedir?
Sonuç olarak, “erkek gibi hissetmek” tamamen toplumsal normlarla şekillenen ve kişinin kendi kimliğiyle çelişebilen bir kavramdır. Erkek olmak, sadece belirli bir fiziksel ya da psikolojik özellik taşımakla ilgili değil; aynı zamanda bu özelliklerin toplum tarafından nasıl beklendiğiyle de ilişkilidir. Erkeklik, toplumun şekillendirdiği bir yapıdan çok daha fazlasıdır. Çeşitlilik ve sosyal adalet bağlamında, erkek gibi hissetmek, her bireyin kendi kimliğini özgürce yaşayabildiği bir dünyada anlam kazanacaktır.